ÇALIŞMA GRUBU
RİFAT OKÇABOL; YAVUZ AKPINAR; AYŞE CANER; EMİNE ERKTİN; FATMA GÖK; ÖZLEM ÜNLÜHİSARCIKLI
GİRİŞ
Türklerde, Büyük Selçuklular zamanında 1040’larda ilk medresenin kurulmasından önce, okula benzer bir kurumda sürdürülen eğitsel etkinlikler görülmemektedir. Osmanlı, saray ve devlet adamı yetiştirme dışında toplumun eğitimiyle pek ilgilenmemiştir. Eğitim genellikle vakıflar kanalıyla yürütülmüş, ilköğretimin zorunlu olması 1824’te konuşulmaya başlanmış ve 1848’de öğretmen yetiştiren bir okul açılmıştır. II Meşrutiyet dönemi eğitsel düşüncelerin yoğunluk kazanmaya başladığı dönemdir. Eğitim konusunun ciddi olarak ele alınması, bilimsel ve laik temeller üzerine oturtulması ve ülke koşullarına göre sistemleştirilmesi, örgün eğitimden yetişkin eğitimine, mesleki teknik eğitimden öğretmen yetiştirmeye kadar eğitimle ilgili her konuya önem verilmeye başlanması Cumhuriyet’in kurulmasından sonra hızlanmıştır.
Son yıllarda, eğitim hizmetleri, yasalarda ve planlarda belirtilen hedeflere ulaşamadığı gibi toplum tarafından da yetersiz bulunmaktadır. Öğretmen yetiştirme işi 1982 yılından bu yana üniversitelerde eğitim fakültelerinde yapılmaktadır. Tarihsel süreç içinde ilköğretmen okulları, eğitim enstitüleri, köy enstitüleri, yüksek öğretmen okulları gibi uygulamaların olumlu yanları fakülte yapısına yansıtılamamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve eğitim fakülteleri arasında yeterince iletişim olmadığından, zaman zaman kimi alanlarda öğretmen açığı/fazlalığı oluşmaktadır. MEB, bu açığı kapamak için, örneğin öğretmen olarak yetişmemiş on binlerce üniversite mezununu 1996-1997 döneminde öğretmen olarak istihdam etmiştir. Yeterli sayıda ve nitelikte öğretmen yetiştirmesi beklenen eğitim fakülteleri de pek çok sorunla içi içedir: 1992 yılında, yeterli kaynaklar oluşturulamamışken birdenbire çok sayıda üniversite ve eğitim fakültesi açılmıştır; fakülteler, personel ve alt yapı eksikliği içindedir ve kolay kolay yeni eleman bulamamaktadır; fakültelerdeki öğretim elemanlarının bir bölümünün öğretmenlik formasyonu yoktur; YÖK eğitim fakültelerinin gelişmesine destek olamamakta/ olmamaktadır; fakültelerde öğretmenlik formasyon dersleri çok kalabalık sınıflarda yapılmaktadır; öğretmen adayını iyi bir öğretmen ve eğitimci yapacak, onu düşünen, okuyan, inceleyen, araştıran ve düşündüklerini yazıp konuşabilen insan olarak yetiştirecek dersler ve uygulamalar yetersizdir; fakültelerde öğretmen adaylarına genel kültür, öğretmenlik bilinci, sevgisi ve becerisi kazandırılamamaktadır; öğretmen adayına yeterince uygulama yaptırılmamaktadır; fakültelere öğrenci seçiminde ÖSS dışında başka ölçütler uygulanmamaktadır; kişisel özellikleri öğretmen olmaya uygun olmayan kimseler de öğretmenlik alanlarına girmektedir.
Eğitim fakülteleri, gelen öğrenciyi özel olarak seçemediklerinden, ortaöğretimde bu öğrencilerin nasıl yetiştiği ve kimlerin öğretmen olmak istedikleri önem kazanmaktadır. Öğretmen liseleri, temelde, yükseköğrenimdeki öğretmenlik alanlarının öğrenci kaynağı olacağı düşünülen okullardır. Ancak, öğretmen liseleri ve diğer liseler öğrencilere, laik ve demokratik değerler kazandıramamaktadır.
Yukarıda dile getirilen olumsuzlukların pek çoğu, MEB’in yanlış karar ve uygulamalarından, YÖK’ten ve eğitim fakültelerinden kaynaklanmaktadır. Bir sorun kaynağı da üniversitelerdir. Genelde üniversiteler, ortaöğretimin üstüne dört yıl daha öğretim yapılan bir kurum niteliğini aşamamakta ve gençleri geleceğe hazırlayamamaktadır. YÖK’ün 6 Kasım 1997 tarihli yazılarıyla uygulamaya koyduğu yeni öğretmen yetiştirme modeli, istenen ve aranan nitelikteki öğretmeni yetiştirmekten uzak olduğu için eğitimcilerce eleştirilmektedir. Sorun, “bugünün Türkiye’sinde her şey bozuk, öğretmen yetiştirme konusu da bu genel bozukluktan etkilenmektedir” sözleriyle geçiştirilemeyecek nitelikte ve önemdedir.
Amaç
Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi devam ediyorsa, Cumhuriyetin istediği gençler “fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür” olan gençlerdir. Bu gençleri yetiştirecek olanlar da öğretmenlerdir. Toplumumuzun, Anayasada belirtilen laik, demokratik ve sosyal hukuk düzenini koruması için, temel görev gençleri bu doğrultuda yetiştirecek olan öğretmenlere düşmektedir. Bu bağlamda da öğretmenlerimizin, geleceğimizi güvence altına alacak öğrencileri yetiştirecek nitelikte bilgi ve öğretme becerisinde olması gerekmektedir. Öğretmen yetiştirme işi yalnız öğretmen yetiştiren kurumlarda verilen eğitimle sınırlı bir olay değildir. Öğretmen adayının kimliğinden tutun da nerede ve nasıl eğitim gördüğüne değin uzanan pek çok değişkenin öğretmen yetiştirme süreciyle ilişkisi bulunmaktadır. Bu araştırmanın amacı, toplumda saygın bir konumda olacak etkin ve nitelikli öğretmenin özelliklerini ve bu özelliklerin nasıl kazandırılıp korunacağının koşullarını belirlemektir.
Araştırma Soruları
Yirmi birinci yüzyılda var olabilmenin ön koşulu, geleceğe uygun, demokrat, laik, yaşamboyu öğrenen, düşünen, araştıran, üreten, sorumluluklarını bilen ve katılımcı gençler yetiştirmektir. Öğretmen yetiştirmenin özü, bu niteliklere sahip öğrenciyi yetiştirmektir. Öğretmenlerin geleceği hazırlayan kimseler olduğu, demokratik ve laik bir toplum yaratmanın ve bu özellikteki bir toplumu koruyup geliştirmenin öğretmenlere bağlı olduğu da toplumca kabul gören bir düşüncedir. Bu bağlamda, nitelikli ve etkin öğretmenin özellikleri, bu özellikleri taşıyan öğretmeni yetiştirme ve öğretmenlik mesleğinin toplumda saygın bir yer edinmesi yaşamsal bir sorun olmaktadır. Bu araştırmanın genel amacı doğrultusunda bilgi üretebilmek için aşağıdaki ve benzeri soruların yanıtları aranmaktadır:
• Öğrenciler neden öğretmen olmak istemektedir/ istememektedir?
• Öğretmen adayında bulunması istenen nitelikler nelerdir?
• Öğretmenler bu niteliklere ne kadar sahiptir?
• Öğretmenler hangi koşullar altında çalışmaktadır?
• Öğretmenlik mesleğinin etkinliğini engelleyen etkenler nelerdir?
• Öğretmen yetiştiren kurumlarda verilen alan, meslek bilgisi ve genel kültür dersleri nasıl değerlendirilmektedir?
• Eğitim fakültelerinin öğretim kadrosu ve araç-gereç durumu nasıl değerlendirilmektedir?
• Eğitimcilerle öğrencilerin gözünde öğretmenliğin değeri nedir?
• Öğretmenler kendilerini nasıl değerlendirmektedir?
• Öğretmenler, eğitim teknolojilerinin kullanımı konusunda ne düşünmektedir?
• Eğitim ve öğretimle ilgili olanların öğretmenlik konusundaki tutumları nedir?
• Öğretmenlik mesleği konularındaki görüşler kişilerin nüfusbilim özelliklerine göre nasıl değişmektedir?
• Öğretmenlerin niteliğini ve etkinliğini artıracak hizmetiçi eğitim gereksinimi nedir?
• Nitelikli öğretmen yetiştirmede ne gibi önerilerde bulunulmaktadır?
• Öğretmenliğin çekici bir meslek olması için neler yapılmalıdır?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder